Sözler

Sözler, Üçüncü mesele, 715. sayfadasınız.

birden, beraber mündemiçtir. Lâtif su, nazik bir meyille incimad emrini aldığı vakit demiri parçalaması, itaat sırrının kuvvetini gösterir.
Şu altı temsil, hem nâkıs, hem mütenâhi, hem zayıf, hem tesir-i hakikîsi yok olan mümkinat kuvvetinde ve fiilinde bilmüşahede görünse, elbette hem gayr-ı mütenâhi, hem ezelî, hem ebedî, hem bütün kâinatı adem-i sırftan icad eden ve bütün ukulü hayrette bırakan, hem âsâr-ı azametiyle tecellî eden kudret-i ezeliyeye nisbeten, şüphesiz herşey müsavidir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez.
Gaflet olunmaya, şu altı sırrın küçük mizanlarıyla o kudret tartılmaz ve münasebete giremez. Yalnız fehme takrib ve istib'âdı izale için zikredilir.
ÜÇÜNCÜ ESASIN NETİCE VE HÜLÂSASI: Madem kudret-i ezeliye gayr-ı mütenâhidir. Hem Zât-ı Akdese lâzime-i zaruriyedir. Hem herşeyin lekesiz, perdesiz melekûtiyet ciheti Ona müteveccihtir. Hem Ona mukabildir. Hem, tesâvi-i tarafeynden ibaret olan imkân itibarıyla muvazenettedir. Hem, şeriat-i fıtriye-i kübrâ olan nizam-ı fıtrata ve kavânîn-i âdetullaha mutîdir. Hem, mânilerden ve ayrı ayrı hususiyetlerden, melekûtiyet ciheti mücerred ve sâfidir. Elbette, en büyük şey, en küçük şey gibi, o kudrete ziyade nazlanmaz, mukavemet etmez. Öyle ise, haşirde bütün zevil'ervâhın ihyâsı, bir sineğin baharda ihyâsından daha ziyade kudrete ağır olmaz. Öyle ise, مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ 1 fermanı mübalâğasızdır, doğrudur, haktır. Öyle ise, müddeâmız olan "Fâil muktedirdir" o cihette hiçbir mâni yoktur, kat'î bir surette tahakkuk etti.

birden, beraber mündemiçtir. Lâtif su, nazik bir meyille incimad emrini aldığı vakit demiri parçalaması, itaat sırrının kuvvetini gösterir. Şu altı temsil, hem nâkıs, hem mütenâhi, hem zayıf, hem tesir-i hakikîsi yok olan mümkinat kuvvetinde ve fiilinde bilmüşahede görünse, elbette hem gayr-ı mütenâhi, hem ezelî, hem ebedî, hem bütün kâinatı adem-i sırftan icad eden ve bütün ukulü hayrette bırakan, hem âsâr-ı azametiyle tecellî eden kudret-i ezeliyeye nisbeten, şüphesiz herşey müsavidir. Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Gaflet olunmaya, şu altı sırrın küçük mizanlarıyla o kudret tartılmaz ve münasebete giremez. Yalnız fehme takrib ve istib'âdı izale için zikredilir. ÜÇÜNCÜ ESASIN NETİCE VE HÜLÂSASI: Madem kudret-i ezeliye gayr-ı mütenâhidir. Hem Zât-ı Akdese lâzime-i zaruriyedir. Hem herşeyin lekesiz, perdesiz melekûtiyet ciheti Ona müteveccihtir. Hem Ona mukabildir. Hem, tesâvi-i tarafeynden ibaret olan imkân itibarıyla muvazenettedir. Hem, şeriat-i fıtriye-i kübrâ olan nizam-ı fıtrata ve kavânîn-i âdetullaha mutîdir. Hem, mânilerden ve ayrı ayrı hususiyetlerden, melekûtiyet ciheti mücerred ve sâfidir. Elbette, en büyük şey, en küçük şey gibi, o kudrete ziyade nazlanmaz, mukavemet etmez. Öyle ise, haşirde bütün zevil'ervâhın ihyâsı, bir sineğin baharda ihyâsından daha ziyade kudrete ağır olmaz. Öyle ise, مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ اِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ 1 fermanı mübalâğasızdır, doğrudur, haktır. Öyle ise, müddeâmız olan "Fâil muktedirdir" o cihette hiçbir mâni yoktur, kat'î bir surette tahakkuk etti.