Mektubat

Mektubat, Üçüncü Şûbe, 229. sayfadasınız.

şeklinde, o sanem içinden bir cinniye çıktı. Hazret-i Halid bir kılıçla o cinniyeyi iki parça etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o hâdise için ferman etmiş ki: "Uzzâ sanemi içinde ona ibadet ediliyordu. Daha ona ibadet edilmez."1
Hem Hazret-i Ömer'den meşhur bir haberdir ki, demiş: Biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, "Hâme" isminde bir cinnî geldi, iman etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti.2
Şu âhirki hâdiseye, çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler.3 Her neyse, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok; misalleri çoktur.
Hem deriz ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmesiyle, binler Şeyh-i Geylânî gibi aktablar, asfiyalar, melâikeler ve cinlerle görüşmüşler ve konuşuyorlar; ve bu hâdise, yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir.4 Evet, ümmet-i Muhammed'in (a.s.m.) melâike ve cinlerle temasları ve tekellümleri ise, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın terbiye ve irşad-ı i'câzkârânesinin bir eseridir.
ÜÇÜNCÜ ŞUBE: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hıfzı ve ismeti, bir mu'cize-i bâhiredir.
وَاللهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ 5 âyet-i kerimesinin hakikat-i bâhiresi, çok mu'cizâtı gösterir.
Evet, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çıktığı vakit, değil yalnız bir taifeye, bir kavme, bir kısım ehl-i siyasete veya bir dine, belki umum padişahlara

şeklinde, o sanem içinden bir cinniye çıktı. Hazret-i Halid bir kılıçla o cinniyeyi iki parça etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, o hâdise için ferman etmiş ki: "Uzzâ sanemi içinde ona ibadet ediliyordu. Daha ona ibadet edilmez."1 Hem Hazret-i Ömer'den meşhur bir haberdir ki, demiş: Biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın yanında iken, ihtiyar şeklinde, elinde bir asâ, "Hâme" isminde bir cinnî geldi, iman etti. Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm, ona kısa sûrelerden birkaç sûreyi ders verdi. Dersini aldı, gitti.2 Şu âhirki hâdiseye, çendan bazı hadîs imamları ilişmişler. Fakat mühim imamlar, sıhhatine hükmetmişler.3 Her neyse, bu nevide uzun söylemeye lüzum yok; misalleri çoktur. Hem deriz ki: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın nuruyla, terbiyesiyle ve onun arkasında gitmesiyle, binler Şeyh-i Geylânî gibi aktablar, asfiyalar, melâikeler ve cinlerle görüşmüşler ve konuşuyorlar; ve bu hâdise, yüz tevatür derecesinde ve çok kesrettedir.4 Evet, ümmet-i Muhammed'in (a.s.m.) melâike ve cinlerle temasları ve tekellümleri ise, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın terbiye ve irşad-ı i'câzkârânesinin bir eseridir. ÜÇÜNCÜ ŞUBE: Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın hıfzı ve ismeti, bir mu'cize-i bâhiredir. وَاللهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ 5 âyet-i kerimesinin hakikat-i bâhiresi, çok mu'cizâtı gösterir. Evet, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâm çıktığı vakit, değil yalnız bir taifeye, bir kavme, bir kısım ehl-i siyasete veya bir dine, belki umum padişahlara