Şualar

Şualar, On Beşinci Âyet, 857. sayfadasınız.

ve muhakkikane olan ilimlerine ve imanlarına remzen baktığı gibi, şeddeli ر , asıl itibarıyla bir ل , bir ر sayılsa bin iki yüz on iki (1212) ederek, bundan bir buçuk asır evvel Mevlâna Halid Zülcenâheyn'in Hindistan'dan getirdiği parlak bir ilm-i hakikat rusuhuyla o zamanda meydan alan te'vilât-ı fâsideyi ve şübehatı dağıtarak yüz senede elli milyondan ziyade insanları daire-i irşadına aldığı ve tenvir ettiği zamanın tarihine tam tamına tevafukla bakar.
İkinci âyet olan
اَلرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ 1 şeddeli ر , aslına nazaran bir ل , bir ر sayılmak cihetiyle, makam-ı ebcedîsi bin üç yüz kırk dört (1344) etmekle her asra baktığı gibi, bu asra da hususî remzen bakar. Ve ilm-i hakikatte râsihâne çalışan ve kuvvetli iman eden bir taifeye işaret eder. Ve çok âyetlerin ehemmiyetle gösterdikleri bu bin üç yüz kırk dört (1344)'te Risaletü'n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor. Demek bu âyet onları dahi daire-i harîmine hususî dahil ediyor.
ON BEŞİNCİ ÂYET
يَۤا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَۤاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَۤا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا * 2
Şu âyet bu zamana dahi hitap eder. Çünkü tamam— مُبِينًا hariç kalsa—bin üç yüz altmış (1360) küsur eder. Eğer قَدْ جَۤاءَكُمْ 'den sonraki olsa بُرْهَانٌ ve نُورًا kelimelerindeki tenvinler, ن sayılsa bin üç yüz on (1310) eder. Demek bu asra da hitap eder. Hem قَدْ جَۤاءَكُمْ بُرْهَانٌ 3 cümlesi yalnız dört farkla Furkan adedine tevafukla sarîhan

ve muhakkikane olan ilimlerine ve imanlarına remzen baktığı gibi, şeddeli ر , asıl itibarıyla bir ل , bir ر sayılsa bin iki yüz on iki (1212) ederek, bundan bir buçuk asır evvel Mevlâna Halid Zülcenâheyn'in Hindistan'dan getirdiği parlak bir ilm-i hakikat rusuhuyla o zamanda meydan alan te'vilât-ı fâsideyi ve şübehatı dağıtarak yüz senede elli milyondan ziyade insanları daire-i irşadına aldığı ve tenvir ettiği zamanın tarihine tam tamına tevafukla bakar. İkinci âyet olan اَلرَّاسِخُونَ فِى الْعِلْمِ 1 şeddeli ر , aslına nazaran bir ل , bir ر sayılmak cihetiyle, makam-ı ebcedîsi bin üç yüz kırk dört (1344) etmekle her asra baktığı gibi, bu asra da hususî remzen bakar. Ve ilm-i hakikatte râsihâne çalışan ve kuvvetli iman eden bir taifeye işaret eder. Ve çok âyetlerin ehemmiyetle gösterdikleri bu bin üç yüz kırk dört (1344)'te Risaletü'n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor. Demek bu âyet onları dahi daire-i harîmine hususî dahil ediyor. ON BEŞİNCİ ÂYET يَۤا اَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَۤاءَكُمْ بُرْهَانٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَاَنْزَلْنَۤا اِلَيْكُمْ نُورًا مُبِينًا * 2 Şu âyet bu zamana dahi hitap eder. Çünkü tamam— مُبِينًا hariç kalsa—bin üç yüz altmış (1360) küsur eder. Eğer قَدْ جَۤاءَكُمْ 'den sonraki olsa بُرْهَانٌ ve نُورًا kelimelerindeki tenvinler, ن sayılsa bin üç yüz on (1310) eder. Demek bu asra da hitap eder. Hem قَدْ جَۤاءَكُمْ بُرْهَانٌ 3 cümlesi yalnız dört farkla Furkan adedine tevafukla sarîhan