Mesnevi-i Nuriye

Mesnevi-i Nuriye, Zerre, 249. sayfadasınız.

Aksi halde ne sever ve ne kıymet verir. Ve keza, hayatın icadında ille-i gaiyenin yalnız hayat olduğunu bilir.Cenâb-ı Hakkın icad ettiği hayylarda hedef ittihaz ettiği binlerce hikmetlerinden haberi yok. Acaba imkân ve ihtimalden hariç midir ki, âlemde görünen şu eşya-yı harika daha garip, daha harika ve daha mu'cize, melekûtî, berzâhî, misalî şeylere bazı nümune ve bazı esaslar olmasın?
İ'lem eyyühe'l-aziz! Cenâb-ı Hak kâinatı teşkil eden zerrâtı şeriat-ı fıtriyesine musahhar ve mûtî ve evâmir-i tekviniyesine de münkad ve mümessil kılmıştır. Bir arı, "Kün" emrine imtisalen matlup bir şekle girdiği gibi, herhangi bir hayvan da aynı emre imtisalen, irade edilen vaziyetlere girer.
İ'lem eyyühe'l-aziz! Şems, kamer, yıldız, arz gibi ecrâmı kabzasında tutan kudret, o ecrâmı öyle bir suhuletle tanzim etmiştir ki, dağılan tesbih tanelerini ipe dizen adam gibi, ne bir acz görmüştür ve ne başkasının yardımına ihtiyaç olmuştur.
İ'lem eyyühe'l-aziz! Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü, ikisinin de menşeleri semâdır.
Ve keza, bir küçük balık, balina balığı ile müttehiddir. Çünkü ünvanları birdir.
Kezâlik, esmâ-i İlâhiyeden bir hüceyreye veya bir mikroba tecellî eden bir isim, kâinatı ihata eden isim ile müttehiddir. Çünkü müsemmâları birdir. Meselâ: Bütün kâinata taalluk ve tecellî eden Alîm ismiyle bir zerreye taallûk eden Hâlık ismi, müsemmâda müttehiddirler. Hurma ağacına taallûk eden Musavvir ismiyle de, semeresine taallûk ve tecellî eden Münşi ismi, müsemmâda müttehiddirler.  

Aksi halde ne sever ve ne kıymet verir. Ve keza, hayatın icadında ille-i gaiyenin yalnız hayat olduğunu bilir.Cenâb-ı Hakkın icad ettiği hayylarda hedef ittihaz ettiği binlerce hikmetlerinden haberi yok. Acaba imkân ve ihtimalden hariç midir ki, âlemde görünen şu eşya-yı harika daha garip, daha harika ve daha mu'cize, melekûtî, berzâhî, misalî şeylere bazı nümune ve bazı esaslar olmasın? İ'lem eyyühe'l-aziz! Cenâb-ı Hak kâinatı teşkil eden zerrâtı şeriat-ı fıtriyesine musahhar ve mûtî ve evâmir-i tekviniyesine de münkad ve mümessil kılmıştır. Bir arı, "Kün" emrine imtisalen matlup bir şekle girdiği gibi, herhangi bir hayvan da aynı emre imtisalen, irade edilen vaziyetlere girer. İ'lem eyyühe'l-aziz! Şems, kamer, yıldız, arz gibi ecrâmı kabzasında tutan kudret, o ecrâmı öyle bir suhuletle tanzim etmiştir ki, dağılan tesbih tanelerini ipe dizen adam gibi, ne bir acz görmüştür ve ne başkasının yardımına ihtiyaç olmuştur. İ'lem eyyühe'l-aziz! Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü, ikisinin de menşeleri semâdır. Ve keza, bir küçük balık, balina balığı ile müttehiddir. Çünkü ünvanları birdir. Kezâlik, esmâ-i İlâhiyeden bir hüceyreye veya bir mikroba tecellî eden bir isim, kâinatı ihata eden isim ile müttehiddir. Çünkü müsemmâları birdir. Meselâ: Bütün kâinata taalluk ve tecellî eden Alîm ismiyle bir zerreye taallûk eden Hâlık ismi, müsemmâda müttehiddirler. Hurma ağacına taallûk eden Musavvir ismiyle de, semeresine taallûk ve tecellî eden Münşi ismi, müsemmâda müttehiddirler.