Şualar

Şualar, Fihrist, 924. sayfadasınız.

Fihrist
İKİNCİ ŞUÂ:..... 23
Bu şuâ, esmâ-i Rabbi'l-Âlemin'den اَللهُ اَحَدٌ 1 ism-i celilenin inkişafıyla Otuzuncu Lem'a olan ve "Sekine" tabir edilen فَرْدُ * حَىُّ * قَيُّومُ * حَكَمُ * عَدْلُ * قُدُّوسُ esmâ-i azimesinin yedinci nüktesi olarak gayet mühim akâid ve delâil-i İslâmiyeyi ve esrar-ı imaniyeyi hâvi bir risale olup, üç makam, üç meyve, üç muktazî, üç hüccet, bir hâtime olarak tanzim ve tekmil edilmiştir.
BİRİNCİ MAKAM: Birinci Meyve:.... 26
Fâtır-ı Akdes Hazretlerinin Cemâl-i İlâhisi ve Kemâl-i Rabbânisi ancak Tevhid ve Vahdette tezahür ettiğini makûl ve mütesânid bir şekilde iddia ve ispat ile akl-ı kâmil ve kalb-i selim sahiplerini hayran edecek bir i'câz ve îcâz ile mahlûka Hâlıkını ra'ye'l-ayn derecesinde tanıttıracak bir makamda bir ders-i hikmettir.
İkinci Meyve:.... 26
Bu meyve dahi kâinatın zât ve mahiyetinden bahisle مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ 2 sırrıyla kâinatın icmal edilmiş bir nümune-i acibesi olan nev-i insan "kendisini bilmekle Rabbi'sini bilir" ferman-ı nebevîsi, tam şu zamanda dertlere derman olacak bir tertipte tastîr edilmiştir. Nev-i beşer, sebeb-i hilkatiyle hem sâir zîruhların fevkinde akıl, vicdan, kalb ve ruh gibi mühim techizatla küre-i arza sultan olduğu halde, bazı insan suretini takınan akrepler Zât-ı Bârî hakkındaki küfr-ü mutlaklarıyla o kadar çıfıtlık gösteriyorlar ki, âdeta bütün kâinatı ve bilhassa kendi vücudlarını inkâr ediyorlar. Bu gibi mehlek ve sekametli bir uçurumdan gidenlere gayet müstakîm bir yol ve son derece şavklı bir cadde ve bakî bir hayata ve saadete mazhar olmak isteyen ashab-ı şuur, şu meyveden müstefîd olmakla ebedî bir hayat kazanabilir.
Üçüncü Meyve:.... 37
Mahlûkattan zîşuur olan insana bakar. Der ki: "Ey Âdemoğlu! Sen mahlûkatın en nazenin ve pek mükerrem ve mükemmelisin. Çok mesud ve mümtaz ol

Fihrist İKİNCİ ŞUÂ:..... 23 Bu şuâ, esmâ-i Rabbi'l-Âlemin'den اَللهُ اَحَدٌ 1 ism-i celilenin inkişafıyla Otuzuncu Lem'a olan ve "Sekine" tabir edilen فَرْدُ * حَىُّ * قَيُّومُ * حَكَمُ * عَدْلُ * قُدُّوسُ esmâ-i azimesinin yedinci nüktesi olarak gayet mühim akâid ve delâil-i İslâmiyeyi ve esrar-ı imaniyeyi hâvi bir risale olup, üç makam, üç meyve, üç muktazî, üç hüccet, bir hâtime olarak tanzim ve tekmil edilmiştir. BİRİNCİ MAKAM: Birinci Meyve:.... 26 Fâtır-ı Akdes Hazretlerinin Cemâl-i İlâhisi ve Kemâl-i Rabbânisi ancak Tevhid ve Vahdette tezahür ettiğini makûl ve mütesânid bir şekilde iddia ve ispat ile akl-ı kâmil ve kalb-i selim sahiplerini hayran edecek bir i'câz ve îcâz ile mahlûka Hâlıkını ra'ye'l-ayn derecesinde tanıttıracak bir makamda bir ders-i hikmettir. İkinci Meyve:.... 26 Bu meyve dahi kâinatın zât ve mahiyetinden bahisle مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَقَدْ عَرَفَ رَبَّهُ 2 sırrıyla kâinatın icmal edilmiş bir nümune-i acibesi olan nev-i insan "kendisini bilmekle Rabbi'sini bilir" ferman-ı nebevîsi, tam şu zamanda dertlere derman olacak bir tertipte tastîr edilmiştir. Nev-i beşer, sebeb-i hilkatiyle hem sâir zîruhların fevkinde akıl, vicdan, kalb ve ruh gibi mühim techizatla küre-i arza sultan olduğu halde, bazı insan suretini takınan akrepler Zât-ı Bârî hakkındaki küfr-ü mutlaklarıyla o kadar çıfıtlık gösteriyorlar ki, âdeta bütün kâinatı ve bilhassa kendi vücudlarını inkâr ediyorlar. Bu gibi mehlek ve sekametli bir uçurumdan gidenlere gayet müstakîm bir yol ve son derece şavklı bir cadde ve bakî bir hayata ve saadete mazhar olmak isteyen ashab-ı şuur, şu meyveden müstefîd olmakla ebedî bir hayat kazanabilir. Üçüncü Meyve:.... 37 Mahlûkattan zîşuur olan insana bakar. Der ki: "Ey Âdemoğlu! Sen mahlûkatın en nazenin ve pek mükerrem ve mükemmelisin. Çok mesud ve mümtaz ol