Akıl-Nakil Çatışmasında Bediüzzaman’ın Duruşu

Makine-i Ahval programında 'akıl-nakil çatışması' problemi ele alındı.

Programda, Muhakemat adlı eserinde ifade ettiği “Takarrur etmiş usûldendir; akıl ve nakil teâruz ettikleri vakitte, akıl asıl itibar ve nakil tevil olunur. Fakat o akıl, akıl olsa gerektir” cümlesi üzerinden Bediüzzaman’ın eleştirildiği ifade edilerek, 'bu cümleyi nasıl anlamamız gerektiği' konuşuldu.

Metin Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın bu ifadesiyle akıl-vahiy ya da akıl-hadis çatışmasından değil, ayet ve hadislerden bizim zihnimize düşen anlamlarının ya da yorumlarının, yine aklımızda yerleşmiş temel ölçülerle çatışmasından bahsettiğini söyledi.

Allah’ın ve peygamberin hak söylediği, ayet ve hadislerin muradının hak olduğu tespitinden yola çıkan Karabaşoğlu, hadis mührü taşıyan bir nakille karşılaştığımızda aklımızda bir 'acaba' oluştuğunda bize düşen vazifenin “Bu ayet veya hadiste murad nedir?” sualini sormak olduğunu ifade etti.

Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın “Akıl asıl alınır, nakil tevil olunur” derken muradının rasyonalist bir tutumla aklı mutlaklaştırmak ve vahyi aklın süzgecinden geçirmek olmadığını; aksine, insanın kendi aklının ilk anladığını, muhkem imanî ve mantıkî ölçüler çerçevesinde yeniden değerlendirmeye, muhakemeye tâbi tutması gerektiğini beyan ettiğini söyledi.

Sözkonusu ifadeden 'aklın mutlaklaştırılması' değil aklın işletilmesi ve eleştirilmesi sonucunun çıkarılması gerektiğini ifade eden Metin Karabaşoğlu, Bediüzzaman’ın akıldan kastının ise Allah kelamı ve hadis karşısında edeple duran, haddini bilen, kalple birlikte işlevselleşen akıl olduğunu söyledi.

 

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...