Bediüzzaman Neden Dine 'Ziya', Bilime 'Nur' Diyor?

Bediüzzaman neden dine 'ziya', bilime 'nur' diyor?

"Ziya, doğrudan kaynaktan gelen ışıktır. Nur ise kaynaktan gelen ışığın bir başka şey üzerinden bize yansımasıdır. Bir anlamda nur, ziyanın gölgesidir. Aslolan ziyadır. Nur ise ziya gibi doğrudan ışık değildir."

TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan ELFİ (Elmas Fikirler) programında her hafta bir isim, kendi dünyasındaki bir tefekkürü, bir analizi veya yeni bir farkındalığı; kısacası, bir 'elmas fikri' izleyicilerle paylaşıyor. Geçtiğimiz haftalarda da yazar Metin Karabaşoğlu; Bediüzzaman'ın 'ziya' ve 'nur' kelimelerini kullandığı yerlerde onlara yüklediği anlam üzerinde durdu.

Yunus sûresinin 5. ayetinde yeralan; "Odur ki, Güneşi bir ziya, Kameri bir nur yaptı..." ifadesini sunumunun merkezine alan Karabaşoğlu, yıllar yılı, hem Nur talebeleri içinde öyle tefekkür edildiğini gördüğü, hem de kendi dünyasında bir bilim-din eşitliği gibi tefekkür ettiği; Münazarat'ta geçen; "Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder..." cümlesini de ancak bu ayetin farkındalığıyla çözebildiğini ifade etti.

Ayette güneşe 'ziya'nın, aya ise 'nur'un atfedilmesinin birisinin ışığının kendisinden, ötekinin ise ışığını diğerinden alıp yansıtan olmasından kaynaklandığını belirten Karabaşoğlu; o halde böylece tasvir edilen bilim ve din arasında da bir eşitlik ilişkisi değil, bir ast-üst ilişkisi olduğunu dile getirdi. Dinin ve vahyin merkezde, bilimin ise ancak onun ışığından istifade edebildiği ölçüde nurlu olduğunu belirten Karabaşoğlu; bu farkındalığın hem Bediüzzaman'ın metinlerini değerlendirmede hem de genel olarak Bediüzzaman'a bakışında kilit bir rol oynadığını sözlerine ekledi.

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...