Bediüzzaman'ın ve II. Abdülhamid'in Meşrutiyete Bakışları Neden Farklıydı?

TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Alternatif Bakış Özel'de, yazar Metin Karabaşoğlu, Bediüzzaman ve Abdülhamid Han ilişkisini çok bilinmeyen yönleriyle analiz etti. Bediüzzaman vb. isimlerin Abdülhamid'den meşrutiyeti isterken aslında 'daha önce zaten sözü verilmiş birşeyi istediklerini' hatırlatan Karabaşoğlu; bu noktada verilen sözün tutulmamasının toplumda ve siyasette gerilimi giderek yükselttiğinin görüldüğünü dile getirdi:

 "Olmayan birşeyi istiyor değil Bediüzzaman ve diğerleri. Zaten II. Abdülhamid meşrutiyetin altına imzasını atmış ve sözünü vermiş. Ancak Osmanlı-Rus Savaşı vs. nedeniyle 1878'de meşrutiyet ilga ediliyor. Ardından ne oluyor? 30 senelik bir istibdat dönemi. Giderek de sertleşiyor... Bu dönemde yetişmiş yeni bir entelektüeller kuşağı var. Onlar Avrupa'daki gidişatı görüyorlar. Saltanat rejimi bu genç kuşaklardan tarafından giderek daha da az kabul edilebilir, hatta kabul edilemez, bir noktaya gidiyor. Buna rağmen, o yapıyı muhafaza edebilmek için iktidarın daha da sertleştiğini görüyoruz."

Fakat tam da bu noktada Abdülhamid Han ile Bediüzzaman'ın meşrutiyete bakışlarında bir farklılık olduğunu belirten Karabaşoğlu; Bediüzzaman, meşrutiyeti, Osmanlı ve âlem-i İslam için yegane deva olarak görürken, Abdülhamid'in saltanatın muhafazasını çözüm olarak gördüğünü ifade etti:

"Diğer taraftan Abdülhamid dindar bir padişah. Âlem-i İslam'ın istikbalinin Osmanlı'nın istikbaliyle ilgisini görüyor. Bu noktada Bediüzzaman da onunla hemfikir. Âlem-i İslam'ın istikbali ile bu toprakların istikbalinin birbirine baktığının farkında Bediüzzaman. İşte o bunun için diyor: Bizdeki meşrutiyet ve hürriyet bütün âlem-i İslam için (ki o dönemde büyük bir kısmı sömürgeleştirilmiş durumda) sömürge zincirlerinin kırılmasına vesile olacak. Abdülhamid ise ne olarak bakıyor? Âlem-i İslam'ın istikbali için benim burada bu rejimi korumam lazım." 

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...