Risale-i Nur birlikte yaşamayı kolaylaştırıyor!

TV111’in Barla’dan canlı olarak yaptığı “Bediüzzaman Özel Yayını’nın” üçüncü oturumunda “Birlikte Yaşama Kültürü” konuşuldu.

Programda birlikte yaşamanın alem-i İslam için önemi, Bediüzzaman’ın bu zamanın en büyük farz vazifesi dediği ittihad-ı İslam'ın ne surette olması gerektiği ve ehl-i sünnet dairesindeki insanların ihtilaflarının İslamiyete verdiği zararlar müzakere edildi.

 

Risale-i Nur Kolay Tüketilecek Bir Eser Değil

Konuşmacılardan Prof. Dr. İshak Özgel, Risale-i Nur’un içeriğinden, insanların pek çok fikir üretebileceği ve tüketimi kolay olmayan bir eser olduğunu dile getirerek şunları söyledi:

“Risale-i Nur derinliğe sahip bir metin. Zaten bu derinliği Risale-i Nur’u okunabilir kılıyor. Tefsir kitaplarına baktığımızda bu kitaplar etrafında sohbet etmenin çok kolay olmadığını görüyoruz.” 

Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dili Kur’an Dili tefsirini örnek olarak gösteren Özgel, “Bu eseri camide açıp okuduğumuzda pek sürükleyici olmuyor. Çünkü bu tefsir ve birçok tefsir belli bir kesime hasredilmiştir” diye konuştu.

Özgel, belli kesimlere hasredilen eserlerden diğer insanların istifade etmesinin çok kolay olmadığını belirterek, “Diğer eserleri ehli alır okur. İstifadesini halka sunar. Risale-i Nur ise hem ilmî derinlik barındırır hem içerisinde bulunan konular hakkında sohbet edilebilir hem de üzerinde akademik araştırmalar yapılabilen bir eserdir. Esasında içinde bir özü barındırır ve bu da avamıyla havassıyla tüm dünyanın ilgisini çeker” dedi.

 

Günümüz İnsanı Güncelin İçinde Kayboluyor

Prof. Dr. İsmail Latif Hacınebioğlu ise, günümüz insanının en büyük probleminin güncelin içinde kaybolmak olduğunu belirterek; “Günümüz insanı güncel olaylarda ilkeleri belirleyemiyor. Risale-i Nur ise ilkeleri belirleyip bu ilkelere yeniden dönmeyi hedefliyor” dedi.

Uhuvvet Risalesi'nden örnek veren Hacınebioğlu, bu risalenin meseleleri ilke bazlı ortaya koyduğunu ifade ederek, “İnsanlar bir şekilde birlikte yaşayıp gidiyorlar. Fakat bunu ilkelere dayandırıp hak ve adalet konularına gelince manzara farklılaşabiliyor. Risalelerin zamanın üstünde olması ve zaman akıp giderken kirlenmemesinin sebebi Kur'anî ilkelere dayanıp bize de bunu hatırlatması”dır dedi.                                           

 

Birlikte Yaşam Kur’an Ahlakıyla Mümkün

Birlikte yaşamanın sosyolojik, psikolojik ve siyasal bağlamda da düşünülebileceğini söyleyen İsmail Latif Hacınebioğlu, Bediüzzaman’ın kurguladığı birlikte yaşamı şöyle anlattı: “Bediüzzaman’a göre birlikte yaşam, Allah’ın koyduğu ilkelere uygun olarak yaşamayla mümkün olacak bir şey. Yani aslında o ilkelere uyduğumuz kadar birlikte yaşamak bizi mutlu edecek, uymadığımız kadar da acı çekmeye devam edeceğiz.”

Hacınebioğlu, toplumumuzda bu ve bunun gibi sorunların tedavilerinin olduğunu belirterek, Risale-i Nur’un bu görevi üstlenip ıslah edici noktaları vurguladığını ve bunu günümüze uygun bir şekilde anlattığını dile getirdi.

 

Günümüz İnsanına Hevasını İlah Edinmesi Aşılanıyor

Siyaset Bilimci Doç. Dr.Ahmet Yıldız, günümüzde bize anlatılan modernliğin, modern hayat tarzının evrensel ve değişmez olduğunu ve modern öncesi olarak kabul edilen kolektif aidiyetlerimizin geçmişte kaldığı düşüncesini dayattığını ifade ederek, “İnsanlar artık sadece birey olarak evrensel insan haklarına dayanan ve devletle ilişkisini sadece bu sıfatıyla tanımlanabilecek varlıklar olarak görülüyor ve bu mutlaklaştırılıyor” dedi.

Postmodernizm adı altında ortaya çıkan çok kültürcülüğe de değinen Yıldız, sözlerine şöyle devam etti: “Yukarıda bahsettiklerimizin tam aksi olarak postmodernizm hakikatin çokluğunu merkeze aldı ve hakikat burada 'sana göre-bana göre' diye bir hal aldı. Bununla birlikte doğru olanın ölçüsü kaldırılıp, ‘Hevanızı doğrudan ilah edinmiş oluyorsunuz’ anlamına gelen ayete zıt bir yaklaşım ortaya atıldı. Esasında iki görüş de birlikte yaşamanın hukunu oluşturabilecek nitelikte değil.”

 

Hakikat Kuşatıcıdır

Oturumun moderatörü yazar Metin Karabaşoğlu ise, İslamî miras içinde kendi yorumunu din olarak kabul edip bunun dışındaki bütün dinî anlayış ve yorumları reddeden, din dışı gören bir anlayış olduğunu ifade ederek “Bir yanda tekfir edici diğer yanda ise ibahiyeci yani 'O da olur, o da olur' düşüncesini savunan yaklaşımlar mevcut” dedi.

Karabaşoğlu, ehl-i sünnetin ortaya koyduğu muvazene anlayışını Bediüzzaman’ın günümüz  şartları içinde yeniden anlayabileceğimiz şekilde ele aldığını dile getererek, “Bediüzzaman yeni bir şey söylemiş değil. Yineleyerek söylemiştir. Böylece ibahiyecilik ve tekfirciliğin ortasındaki istikamet, muvazene ve hakikati kuşatıcılığı bize anlatmıştır” dedi.

 

Haber: Hatice Meryem AKOVALI

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...