Varlık, Allah'a Delil mi, Şahit mi?

Varlık, Allah'a delil mi, şahit mi?

"Delil, hukukta da durağan birşeydir, sabittir, sadece kendini gösterir. Bir belgedir mesela, bir kağıt parçasıdır. Edilgen birşeydir. Fakat şahit doğrudan kendisi gelir. Anlatır 'Böyle oldu, şöyle oldu!' Doğrudan görmüştür. Seninle etkileşim halindedir."

Her salı TV111 ekranlarında izleyicisiyle buluşan Düşünce Okulu programında, Mesnevî-i Nuriye'den bir bölüm, müzakereli okumalar eşliğinde İstanbul Düşünce Okulu ekibince masaya yatırılıyor.

Bu haftaki müzakereler esnasında, programcılardan İsmail Mutlu; "Herbir masnûda, herbir zerrede görünen tasarruf-u mutlak, kudret-i muhîta ve hikmet-i basîrenin delâlet ve şehadetleriyle sabittir ki, bütün eşyânın Sânii vahiddir, şeriki yoktur..." ifadesinde 'delalet ve şehadet'in beraber anılmasından hareketle Bediüzzaman'ın, her bir zerrenin sadece statik/durağan bir düzlemde 'delil' değil, aynı zamanda dinamik bir düzlemde 'şahit' de olduğuna dikkatimizi çekmeye çalıştığını belirtti.

Böylesi bir bakış açısıyla varlığın sadece insanlar tarafından okunabilir bir done birikimi, edilgen bir öğe olarak değil; aynı zamanda birbirlerini de okuyan, etkileşim içine giren şahitler/aynalar mertebesine geldiğini belirten Mutlu; bunun aynı zamanda bir atomun bile bizimle konuştuğuna, sadece bizim bilgi çıkardığımız bir düzeyde değil, 'bize herşeyin içyüzünü haykıran bir eşya ile muhatap olduğumuz hakikatine' vurgu yaptığına dikkat çekti.

Yunus Emre Orhan da; İşaratü'l-İ'caz adlı eserde Fatiha tefsir edilirken, 'Rabbu'l-avalim' değil de 'Rabbu'l-âlemin' ifadesinin neden kullanıldığını izah sadedinde varlığın bu canlı/dinamik yönüne dikkat çekildiğini; bunun da eşyayı sadece delil/belge gibi değil, biraz daha üstünde bir şahit olarak görmenin Kur'anî bir bakış açısı olduğunu gösterdiğini sözlerine ekledi.

 

 

Tüm Haberler

Tümü için tıklayın...